Yazacak o kadar çok şey var ki, kaç kez yazdım, yazdım yine yazdım ve en nihayetinde sildim.
Yaşadıklarımı yazdım, etrafımdakilerin yaşadıklarını, anlattıklarını yazdım, dünyada yaşananları yazdım ve yine yazdım.
Kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman anlaşılmamaktan, kimi zaman üzüntüden en çokta ümitsizlikten sildim…
Sonra bir ayet geldi aklıma: “De ki: Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Zümer 53)
Sahi “ne değişecek ki, neyi değiştirecek ki yazdıklarım?” diye düşünmüyor da değilim zaman zaman.
Adaletsizlikleri, yanlışlıkları, ahlâksızlıkları ve daha nice insanlık dışı yaşananları yazan, çizen zaten yüzlerce yazar var ben yazmasam da olur.
Sonra aklıma insan olarak, Müslüman olarak sorumluluklarım geliyor. “Hayır ben yazmazsam olmaz diyorum” kendime.
Rabbimi, Ali-İmran 104. ayetinde ne demişti: “Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
Bu ayetin üzerine sosyal medyada ne kadar var olmamız gerektiğini de düşünüyorum. Birçok kötülükler sosyal medya üzerinden yayılırken, “neden iyi örnekler çoğalmasın” diyorum? Kafam yine karışıyor…
……
Birkaç ay önce çok değerli bir mektup aldım. “Bu zamanda mektup ne alaka?” diyenleriniz olacak, bende öyle demiştim, sekreterimiz bana “Havva Hanım mektubunuz var” dediğinde. Mektubu aldığımda “acaba davetiye mi?” diye düşünürken, ciddi ciddi sayfalarca yazılmış, dünyada yaşananları kendine dert edinen bir mahkûmun mektubuydu.
Doğuş gazetesinin birçok kesimden okunduğunu biliyorduk ama bu mektupla hapishanelerde de okunduğunun ispatı oldu ve yazmaya devam etmem gerektiğine bir kez daha karar verdim.
Teşekkürler rumuz “Baba”
……….
Bir insanın en iyi dostu, dert ortağı kendisidir. İnsan kendi kendine yetebilmeyi de öğrenebilmeli, kendi ile vakit geçirebilmeyi de. Yeri geldiğinde kendi kendini eleştirmeli, yeri geldiğinde de iltifat üstüne iltifat edebilmeli.
“Bu neden benim başıma geldi?” değil, “Bu olaydan ben ne ders çıkartıyorum kendime” demeli.
“Artık bırakıyorum bu işi” değil, “farklı bir yol deneyeceğim” diye kendine telkinde bulunabilmeli.
İnanacağız, inanırsak tüm engeller aşılır.
Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun,
Ya üstünden geçilir ya da tüneller açılır, bir şekilde çareler üretilir, yeter ki inanalım ve isteyelim… Bir psikolog değiliz lakin yaşanmış tecrübelerimize dayanarak, nasihatte bulunabiliriz, hayat dersi verebiliriz isteyenlere.
……….
Filistin’de âdeta bir “Musa” doğmasın diye, binlerce çocuk öldürülüyor…
İnsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, savaş suçları sayılacak yüzlerce suçlar işleniyor (gerçi savaş denilmez, bu düpedüz işgal ve soykırım) bilmem daha ne hakları hiçe sayılıyor ve hiçbir yaptırım uygulanmıyor!
Hangi adalet?
Diyeceklerim bu kadar!..
……
Berlin’de yapılan bir yürüyüşte polislerin 10 yaşlarındaki çocuğun sırf elinde Filistin bayrağı var diye peşinden koşturduğunu gördünüz mü?
Şimdi bu çocuğun haklarını kim savunacak? Avrupa’nın göbeğinde bu çocuğun yaşadığı travmayı kim iyileştirecek?
…….
“Çivisi çıktı bu dünyanın” cümlesini benim jenerasyonum zamanında çok duymuşuzdur. Her gün daha da kirlenen dünyada temiz kalabilmek için, kuşun kanat çırptığı gibi kanat çırpıyoruz. Haramların her türlüsünün sıradanlaştığı dönemde haramlardan uzak durabilmek için çırpınıyoruz. Helal 2 lira, haram 5 liradan büyüktür. Neden mi, nasıl mı? Bereket!
…….
Allah (cc) bizden bekliyor, “Bakalım kulum ne yapacak, yardım edecek mi?” biz kullar da Allah’tan bekliyoruz “acaba yardımını ne zaman gönderecek” diye. Sınavı kaybediyoruz sanki….
Sahi doğru ya, pardon para yardımı yapılıyordu. Habire para toplanıp para yardımı, gıda yardımı yapılıyor. Filistinlilerle dalga geçercesine. “Bu gıdayı tüket ki, 1948 yılında kurulan İDF askerleri sizi aç öldürmesin, karnınız tok şekilde ölün” der gibi.
Kafam yine karıştı
“Demokrasi getirdim” der, işgal eder gittiği her bölgeyi. “Barış” istediğini söyler, lakin bomba üretip, silah satar.
Pandemi süreci virüs yayar, aşı satar
İnsan öldürür, insan haklarını savunur…
Havva Koç —◄